hürriyet

18 Aralık 2013 Çarşamba

Kitap Okuma Alışkanlığı Kazanmanın Yolları

Bu devirde böyle bir uğraşın içine girmek biraz gülünç gelebilir ama aslında tam da bu devirde en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri iyi bir okur olmak. Artık kitapların filmleri çekiliyor ve en sık duyduğum cümlelerden biri 'Ben onun filmini izledim.' oldu. Okumak ve izlemek birbirinden ne kadar farklı şeyler halbuki.  İzlemekteki edilgenlikle okumaktaki etkenliği yan yana koyarsak okumanın zekayı geliştirmekteki etkisini anlayabiliriz sanırım. Okuyan beyin sürekli çalışır vaziyettedir ama gel gelelim izleyen bir beyin kendisine ne  ve ne kadar verilirse almaya koşullanmış sorgulamayan ve düşünce üretmeyen bir yapıdadır.
Peki neden okur olmaya ihtiyacımız var? Cevabı basit düşünmeyi, öğrenmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi oğrenmek için. O zaman ne yapmak gerekir.  Öncelikle kitap okumamızı engelleyen sebepleri belirlemeliyiz.
Bir türlü bir kitaba başlayamıyorum diyorsanız bunun değişik sebepleri olabilir. Aradığınız kitabı bulamamış olabilirsiniz. Kitap seçerken film zevkinizden faydalanın.  Dram, aksiyon, bilim kurgu, fantastik gibi türler artık kitaplar için de geçerli.  Okuduğunuz kitap illaki üstün bir edebiyat eseri olmak zorunda değil.  Örneğin ben fantastik filmlere bayılırım ve Alacakaranlık serisinin kitaplarını bir çırpıda bitirdim.  Açık söyleyeyim kitabı okurken kahramanları ve mekanları çok farklı hayal etmiştim ve benim hayallerim filmden çok daha iyiydi.
Kitap okumaya zaman bulamıyorum diye yakınıyorsanız yatağa on beş dakika ya da yarım saat erken girin ve okuduğunuz kitabın düşleriyle uykuya dalın.  Uykusuzluk probleminize bile çözüm bulabilirsiniz.  Eğer işe yahut okula servis veya toplu taşımayla gidiyorsanız elinize mutlaka kitabınızı alın. Başınızı öne eğdiğinizde mideniz bulanıyorsa kitabı tam karşınıza gelecek şekilde tutun, mideniz bulanmayacaktır. Yolculuk boyunca kitap okumak zorunda değilsiniz.  Bir sayfa bile okusanız kârdasınız demektir. Ben de yolculukta kitap okuyamayanlardandım ama kendimi azar azar alıştırdım ve üniversite yıllarımda yolda bitirdiğim kitaplar boyumu aştı. Kendinize okumak için zaman yaratmanın yollarından biri de televizyonu kapatmaktır. Bu çok bilindik tavsiyemden dolayı bana kızmayın, kararlı olun ve bunu yapın. Okumayı bir görev olarak görmeyin. Elinize aldığınız her kitabı bitirmek zorunda değilsiniz. Sizi sıkan kitapları bırakın. Takıntılarımızın okuma şevkinize gölge düşürmesine izin vermeyin. Ayrıca kitapların her sayfasını okumak zorunda değilsiniz.  Yani sizi sıkan bir bölüm varsa bir iki sayfa atlayın zaten yüksek ihtimalle geri dönme ihtiyacı hissedersiniz. Sözün özü okuyun. Bunu mecburiyetten veya gereklilikten değil keyif almak için yapın.

22 Kasım 2013 Cuma

Elif Şafak MAHREM


Hayal gücünü zorlayan bir eser. Kitaptan kopmadan okumak gerekiyor. Elif Şafak'ın okuduğum ikinci kitabı. Aşkı pek beğenmemiştim ama Mahrem'i başarılı buldum. Şişman bir kadının duyguları son derece gerçekçi bir dille anlatılmış. Duyguların gerçekçiliğinin yanında kurgunun bir hayli hayali olduğunu söyleyebilirim. İçiçe geçmiş hikayelerden oluşan bir bütün var romanda. Aynı zamanda Nazar Sözlüğü kurguya ayrı bir tat katmış. Şişman bir kadının minibüs yolculuğuyla başlayan hikaye yine minibüste son buluyor. Kahramanlardan biri de Be-Ce adlı bir cüce.  Çok şişman kadınla (kadının bir adı yok kitabın sonuna kadar bu isimle anılıyor) Be-Ce'nin aşkı hayali imgelerle son derece benzersiz bir kurguyla anlatılıyor. Mekan seçimi de epeyce ilgi çekici olmuş. Hayalifener Apartmanı ve vişne rengi çadır romanın temel mekanları. Karmaşık gibi görünen hikaye sonuç bölümünde çözülüyor ve sorulara cevap bulunuyor. Şişman kadının bir iki ve üç sayılarına tepkili olması, güzelliğin ve çirkinliğin sergilendiği çadırın renginin vişne rengi olması ve bu çadıra erkeklerin yanlarında kadın olmadan girememesi gibi ayrıntılar sonuç bölümünde anlam kazanan ayrıntılar. Mahremyet temasının tabiri caizse dantel gibi işlendiği güzel bir roman.  Okumayanlara tavsiye ederim.  Elif Şafak'ı tanımak için iyi bir başlangıç olabilir.

13 Kasım 2013 Çarşamba

Atatürk Kitaplığı

ATATÜRK KİTAPLIĞI
Türkiye'deki kütüphaneleri araştırmaya kalktığınızda karşınıza ilk olarak Atatürk Kitaplığı çıkıyor. Taksim'de yer alan kütüphanenin 220 000 civarında kitabı bulunuyor. Bunun yaında pekçok koleksiyon ve nadide esere de ev sahipliği yapan kütüphane asıl varlığını bağışlara borçlu. Ancak kullanıcılar kaynakların yetersiz olduğunu düşünüyor. Oturup bir şeyler okumak için üyelik istemeyen kütüphane cumartesi günleri de 17.00'a kadar açık.  Eğer kitap emanet alacaksanız üye olmanız gerekiyor. Kütüphane ile ilgili yapılan en olumlu yorum boğaz manzarası eşliğinde kitap okuma keyfi sunması.  Bence bir diğer olumlu özelliği merkezi bir noktada bulunması. Eğer hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız ve maddiyat konusunda sıkıntınız varsa burada görme engelliler için kitap okuyabilir ve CD'lere kaydedebilirsiniz. Şunu da belirtmeliyim ki binanın mimarisi çok estetik. Eğer birgün yolunuz düşerse ki İstanbul'da yaşıyorsanız Taksim'e yolunuzun düşme ihtimali oldukça yüksek buraya uğrayın ve keyifli bir gün geçirin. Deneyimlerinizi paylaşırsanız mutlu olurum.

12 Ekim 2013 Cumartesi

okuyorum

Şu anda Stefan Zweig'in Acımak kitabını okuyorum. Tam anlamıyla bir klasik.  Ağır yavaş ve zor ama lezzetli.  Klasik okumayı çok seviyorum çünkü gerçekten okuduğumu ve yararlandığımı hissediyorum. Klasik roman okumak çok virajlı, meşakkatli, eşsiz manzaralı bir yolda yavaş giden bir arabayla uzun bir seyahate çıkmak gibi. Yolculuk bittiğinde insanın aklında bu seyahatle ilgili bir sürü anı ve zihninde pek çok güzel manzara kalıyor. Klasikleri sıkıcı bulanları da anlıyorum. Günümüz hız dönemi.  Hayatta her şey bu kadar hızlı akıyorken bir kitabın bu kadar yavaş olmasına tahammül göstermek kolay değil. Ancak bence hızdan çok daha önemli  bir şey varsa o da kalitedir.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Hayvanlar Çiftliği (George Orwel)

"Başlangıçta, Hayvan Çiftliği'nin yasaları ilk kez hazırlanırken, emeklilik yaşı atlar ve domuzlar için on iki, inekler için on dört,  köpekler için dokuz, koyunlar için yedi, tavuklar ve kazlar için de beş yıl olarak belirlenmişti. Emekli aylıklarının yüksek tutulması kararlaştırılmıştı. Gerçi henüz hiçbir hayvan emekliye ayrılmış değildi ama son zamanlarda bu konu gittikçe daha çok tartışılır olmuştu."
Son derece duru bir anlatımı olan roman tam bir sosyalizm eleştirisi.  Politik kavramlardan uzak ama tam anlamıyla anlaşılır bir siyasi roman. Daha önce siyasetle hiç ilgilenmemiş bir insanın bile hiç sıkılmadan okuyacağı ve her cümlesini anlayacağı gerçek bir klasik.  En sevdiğim kitaplar listesinde ilk üçte. Kesinlikle tavsiye ederim okuyun ve çevrenize okutun. Kitabın slogan haline gelmiş en vurucu cümlesi " BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR" kitabı okuyunca daha bir anlam kazanıyor.


27 Eylül 2013 Cuma

Sevdalinka (Ayşe Kulin)

"... Birbirinin gözünü oyan Hırvat ve Sırp liderleri tek bir konuda anlaşabilmişlerdi: Bosna Hersek'i paylaşmakta...
... Osmanlı'dan beri üç milletin; Boşnaklar'ın, Hırvatlar'ın ve Sırplar'ın iç içe yaşadığı bölgelerin Müslümanları, bir yığın insan iskeleti halinde, zincire vurulmuşlardı. Günde üç öğün yemek yer gibi günde üç fasıl dayaktan geçiriliyorlardı..."
Bu roman açıkçası beni derinden etkiledi. Okurken çok ağladım. İnsanı duygulara seslenen bir roman. Okurken  bir yandan ülkemizde savaş olmadığı için şükredip bir yandan da Boşnaklara bu zulmü reva görenlere lanet okudum. Anlatılanlar kurgu olsa da gerçeği yansıttığı artık tüm dünyaca biliniyor.  Kötülüğün sınırı yok savaşlar insana en çok bunu öğretiyor. Ne zaman Bosna Hersekle ilgili bir haber izlesem veya bir yazı okusam içimi burukluk kaplıyor. Bu kitabın bu hislerimde etkisi olduğunu düşünüyorum. Savaş romanı olarak çok gerçekçi olduğunu söyleyebilirim.


 

19 Eylül 2013 Perşembe

Doğudan Uzakta (Amin Maalouf)

"...Sorun, sen burada kalsaydın ne yapardın değil. Sorun,  eğer herkes  senin gibi çekip gitseydi bu ülke ne olurdu.  Hepimizin  elleri temiz kalırdı ama Paris'te,  Montreal'de, Stockholm'da veya San Francisco'da olurduk. Kalanlar size bir ülke bırakmak için bir gün geri dönebilesiniz  veya en azından ara sıra ziyaret edebilesiniz diye ellerini kirlettiler..."
 Ülkesinden ayrılıp da ülkesini bıramayanların ve ülkesinde kalıp değişmek zorunda olanların romanı. Gurbetçiliği ve iç  savaşın toplumsal yıkıntılarını derinlemesine işleyen güzel bir Amin Maalouf romanı.  Romanın genelinde gitmek mi zor kalmak mı sorusuna cevap aranıyor. Bu yazarın pekçok kitabını okudum. Genel olarak tarzını beğenirım. Bu da güzel bir roman bence. Ortadoğu hikayeleri ilginizi çekiyorsa sevebilirsiniz. Tavsiye ediyorum.

15 Eylül 2013 Pazar

Aynalar Koridorunda Aşk ( İnsanın Temel Acıları Üçlemesi-1) Mustafa Ulusoy

"Oysa yaşam insanın kaldıramayacağı kadar zor değildir.  Yaşamı çekikmez kılan, insana en çok acı çektiren, sınırlarını ve gerçekliğini bilmeyen narsist bir benliktir."
"Doktor seni bilnem ama ben, varoluşsal ihtiyaçların Mutlak Varlıkla kurulacak bir ikişki dışında karşilanabileceğini hiç zannetmiyorum. "
Kitabın içinden birkaç söz.  Kitap genel olarak narsistleşmiş benliğin insana yaptıkları üzerine kurulmuş. Bir olay anlatımı beklemeyin. Hatta aşk da beklemeyin çünkü kitabın kapağında yazdığı gibi "binlerce aşk romanı yazılmış, aşkın romanı yazılmamıştı" ifadesi bence karşılığını bulmuyor. Evet kitapta aşk mevzu bahis ancak anlatılmak istenen insanın benliği ve içsel acıları.
Psikolojiye meraklıysanız ve uzun anlatımlar sizi sıkmıyorsa okunabilir. Benim için çok iyi bir kitap değildi ama şunu söyleyebilirim ki kendimle ilgili bir takım sonuçlara ulaşmamı sağladı.  Belki de bir kitaptan daha fazlasını beklememek lazım.

12 Eylül 2013 Perşembe

Sonsuzluk Hecesi Lâ (Nazan Bekiroğlu)

Bitiremediğim tek kitap. İnsanlığın başlangıcını anlatmaya çalışan yazar tekrara düşmekten öteye geçememiş. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Aynı cümleleri tekrar tekrar okumaktan gına geldi. Bu kitaptaki hezimetin üzerine aynı yazarın Nar Ağacı kitabına da ön yargılıyım. Nar Ağacı'nın yorumlarına göz attım. Okuyanlar çok beğenmiş.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Kitap Fuarı

32. Uluslararası Kitap Fuarı 2-10 Kasım 2013 tarihinde Tüyap'ta. Bu senenin onur konuğu Çin Halk Cumhuriyeti'ymiş.
İki aydan daha az bir süre kaldı.  Her sene fuar icin para biriktiriyorum ve doyasıya alışveriş yapıyorum.  Kitap kumbaram bu sene de doluyor. Bakalım ne kadar birikecek. Aklımda bir sürü kitap var ve hepsini dokunarak almak için sabırsızlanıyorum.
Bu kalabalıkta kaybolmak istiyorum.

9 Eylül 2013 Pazartesi

Gülmek Serbest Dostlar

Duayenden okunası bir kitap. Halit Kıvanç deneyimlerinden süzdüğü gülmeceleri bir kitapta toplamış. Şahsen yaşanmış hikayeleri okumaktan çok keyif alırım.  Dinlemektense okumak daha keyif verir bana. Çünkü dinleyici olarak olayları anlatanın hızında ve duygusunda anlamak zorunda hissederim kendimi oysa okumak bu anlamda özgürlüktür benim için. İstersem hızlı istersem yavaş okumak özgürlüktür.
Halit Kıvanç kim bilir neler biriktirmiştir meslek yaşamında.  Merak ettim. Kitap NTV yayınlarından çıkmış. Meraklısına duyurulur.

4 Eylül 2013 Çarşamba

Puslu Kıtalar Atlası (İhsan Oktay Anar)

Bu kitabı üniversite yıllarımda zorunluluktan okumaya başladım.  Okudukça yazarın hayal gücüne hayranlık duydum. Yazarla tanıştığım o zamandan beri her kitabını büyük bir heyecanla bekledim ve tüm kitaplarını zevkle okudum. Kitabın içeriğiyle ilgili yorum yapmayacağım. Çünkü bu eser herkes için ayrı bir lezzet olacaktır.  Kitaptan alacağınız keyfe karışmak veya sizi yönlendirmek istemiyorum. Tek bir uyarım var,  dili ağır . Böyle kitaplar ilginizi çekmiyorsa bile deneyin derim belki de kitap tercihlerinize bir yenisini eklersiniz. Fena mı olur?

Şahane Hatalar

Okumaktan keyif aldığım bir kitaptı. Fikir çok eğlenceli.  Kitabın gidişatında kısmen etkin olmak okur olarak hoşuma gitti açıkçası. Okurken belli yerlerde seçim yapıyorsunuz ve yaptığınız seçime göre sayfalarda ilerliyorsunuz. Ta ki sonunuz gelene kadar. Yalnız bir terslik var kitabı bitirip bitirmediğimden emin değilim. Tavsiye ederim ancak eklemem gereken bir şey var edebi bir zevk aranacak bir kitap değil ama eğlenceli bir yolculuk.

Elif Şafak Aşk

Okumak için epeyce beklediğim bir kitap.  Çok konuşulduğu dönemde ısrarla okumadım.  Etki altında kalmaktan çekinirim. İyiki öyle davranmışım. Sakin kafayla okuyunca kendimden emin bir şekilde yorumlayabilirim diye düşünüyorum. Bu kadar derin bir konu nasıl bu kadar sığ bir şekilde ele alınır aklım almadı. Mevlana ve Şems'in hikayesine son derece basit bir aşk hikayesi eşlik ediyor ki beni çileden çıkaran bu oldu. İki farklı zaman iki farklı hikaye anlatılıyor romanda. Aslında fikir çok iyi. Ama anlatım ve konuyu ele alış şekli bence çok kötü.  Daha önce Elif Şafak'ın Mahrem'ini okumuştum ve yazarı gerçekten beğendim yani Elif Şafak düşmanlarından değilim.  Sadece bu kitabı beğenmedim ve tavsiye etmiyorum.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Momo

Bir çocuk kitabı olarak elime aldım ama okudukça büyüklere de hitap eden bir mesajı olduğunu gördüm. Günümüz insanının en ciddi problemlerinden zamansızlık ve karşındakini dinlememe hastalığı kitapta bir çocuğun üzerinden anlatılıyor. okurken kendimi zamanı çalınan insanlarla özdeşleştirdiğimi söylemeliyim.
 

30 Ağustos 2013 Cuma

Yedinci Gün


Arka kapak kitabın içeriğiyle ilgili en iyi yorumu sunuyor bence. İhsan Oktay Anar'ın tüm kitaplarını büyük bir iştahla okudum. Hepsinden ayrı bir lezzet aldığımı söyleyebilirim. Yalnız okuyacaklara tavsiyem kitabı sakin bir kafayla ve çok bölmeden okuyun. Çünkü karmaşık bir kurgusu var ve kitabı anlamak yoğun bir dikkat istiyor. benim için zahmetli ama bir o kadar da değerli bir yolculuktu. İyi okumalar...

29 Ağustos 2013 Perşembe

Kimya Hatun

'Haddizatında sen kendin aşksın ve aşk aynen sensin ve yine biliyorum ki bu aşk gönlümde oldukça sen bendesin, ben sendeyim...'
'Mutluluk geçtiği her yerde gül bitiren bir akarsuya, keder ise her nerede oluşursa kokmaya mahkum olan bir su birikintisine benzer.'
Eğer niyetiniz bir Mevlana ve Tebrizli Şems romanı okumaksa ve siz de benim gibi Elif Şafakgillerin yapmacıklığından hoşlanmıyorsanız İranlı yazar Saide Kuds' un Kimya Hatun kitabı tam size göre olacaktır.  Okuduğum en iyi Mevlana kitabı.  Tavsiyemdir.

İskender Pala Efsane

Bu kitabı elime aldığımda yine çok iyi bir İskender Pala romanı okuyacağımdan emindim. Yanıldığımı söyleyemem. Kitap dil ve anlatım yönünden beklentilerimi karşıladı ancak Barbaros Hayrettin'in romanı olarak hayal ettiğim kitapta konu ve kahramanlar tahminimden farklı çıktı. Bu kurgu da gayet güzel. Okunmaya değer bir roman. Yine gerçek aşkı anlatan bir İskender Pala romanı.