Bu devirde böyle bir uğraşın içine girmek biraz gülünç gelebilir ama aslında tam da bu devirde en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri iyi bir okur olmak. Artık kitapların filmleri çekiliyor ve en sık duyduğum cümlelerden biri 'Ben onun filmini izledim.' oldu. Okumak ve izlemek birbirinden ne kadar farklı şeyler halbuki. İzlemekteki edilgenlikle okumaktaki etkenliği yan yana koyarsak okumanın zekayı geliştirmekteki etkisini anlayabiliriz sanırım. Okuyan beyin sürekli çalışır vaziyettedir ama gel gelelim izleyen bir beyin kendisine ne ve ne kadar verilirse almaya koşullanmış sorgulamayan ve düşünce üretmeyen bir yapıdadır.
Peki neden okur olmaya ihtiyacımız var? Cevabı basit düşünmeyi, öğrenmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi oğrenmek için. O zaman ne yapmak gerekir. Öncelikle kitap okumamızı engelleyen sebepleri belirlemeliyiz.
Bir türlü bir kitaba başlayamıyorum diyorsanız bunun değişik sebepleri olabilir. Aradığınız kitabı bulamamış olabilirsiniz. Kitap seçerken film zevkinizden faydalanın. Dram, aksiyon, bilim kurgu, fantastik gibi türler artık kitaplar için de geçerli. Okuduğunuz kitap illaki üstün bir edebiyat eseri olmak zorunda değil. Örneğin ben fantastik filmlere bayılırım ve Alacakaranlık serisinin kitaplarını bir çırpıda bitirdim. Açık söyleyeyim kitabı okurken kahramanları ve mekanları çok farklı hayal etmiştim ve benim hayallerim filmden çok daha iyiydi.
Kitap okumaya zaman bulamıyorum diye yakınıyorsanız yatağa on beş dakika ya da yarım saat erken girin ve okuduğunuz kitabın düşleriyle uykuya dalın. Uykusuzluk probleminize bile çözüm bulabilirsiniz. Eğer işe yahut okula servis veya toplu taşımayla gidiyorsanız elinize mutlaka kitabınızı alın. Başınızı öne eğdiğinizde mideniz bulanıyorsa kitabı tam karşınıza gelecek şekilde tutun, mideniz bulanmayacaktır. Yolculuk boyunca kitap okumak zorunda değilsiniz. Bir sayfa bile okusanız kârdasınız demektir. Ben de yolculukta kitap okuyamayanlardandım ama kendimi azar azar alıştırdım ve üniversite yıllarımda yolda bitirdiğim kitaplar boyumu aştı. Kendinize okumak için zaman yaratmanın yollarından biri de televizyonu kapatmaktır. Bu çok bilindik tavsiyemden dolayı bana kızmayın, kararlı olun ve bunu yapın. Okumayı bir görev olarak görmeyin. Elinize aldığınız her kitabı bitirmek zorunda değilsiniz. Sizi sıkan kitapları bırakın. Takıntılarımızın okuma şevkinize gölge düşürmesine izin vermeyin. Ayrıca kitapların her sayfasını okumak zorunda değilsiniz. Yani sizi sıkan bir bölüm varsa bir iki sayfa atlayın zaten yüksek ihtimalle geri dönme ihtiyacı hissedersiniz. Sözün özü okuyun. Bunu mecburiyetten veya gereklilikten değil keyif almak için yapın.
hürriyet
18 Aralık 2013 Çarşamba
22 Kasım 2013 Cuma
Elif Şafak MAHREM
Hayal gücünü zorlayan bir eser. Kitaptan kopmadan okumak gerekiyor. Elif Şafak'ın okuduğum ikinci kitabı. Aşkı pek beğenmemiştim ama Mahrem'i başarılı buldum. Şişman bir kadının duyguları son derece gerçekçi bir dille anlatılmış. Duyguların gerçekçiliğinin yanında kurgunun bir hayli hayali olduğunu söyleyebilirim. İçiçe geçmiş hikayelerden oluşan bir bütün var romanda. Aynı zamanda Nazar Sözlüğü kurguya ayrı bir tat katmış. Şişman bir kadının minibüs yolculuğuyla başlayan hikaye yine minibüste son buluyor. Kahramanlardan biri de Be-Ce adlı bir cüce. Çok şişman kadınla (kadının bir adı yok kitabın sonuna kadar bu isimle anılıyor) Be-Ce'nin aşkı hayali imgelerle son derece benzersiz bir kurguyla anlatılıyor. Mekan seçimi de epeyce ilgi çekici olmuş. Hayalifener Apartmanı ve vişne rengi çadır romanın temel mekanları. Karmaşık gibi görünen hikaye sonuç bölümünde çözülüyor ve sorulara cevap bulunuyor. Şişman kadının bir iki ve üç sayılarına tepkili olması, güzelliğin ve çirkinliğin sergilendiği çadırın renginin vişne rengi olması ve bu çadıra erkeklerin yanlarında kadın olmadan girememesi gibi ayrıntılar sonuç bölümünde anlam kazanan ayrıntılar. Mahremyet temasının tabiri caizse dantel gibi işlendiği güzel bir roman. Okumayanlara tavsiye ederim. Elif Şafak'ı tanımak için iyi bir başlangıç olabilir.
Etiketler:
aşk,
çok okunanlar,
edebiyat,
elif şafak,
elif Şafak mahrem özet,
en çok okunanlar,
kitap yorumu,
kitapyor,
mahrem özeti,
mahremiyet,
oku,
ödüllü kitaplar,
roman,
yorum
13 Kasım 2013 Çarşamba
Atatürk Kitaplığı
ATATÜRK KİTAPLIĞI
Türkiye'deki kütüphaneleri araştırmaya kalktığınızda karşınıza ilk olarak Atatürk Kitaplığı çıkıyor. Taksim'de yer alan kütüphanenin 220 000 civarında kitabı bulunuyor. Bunun yaında pekçok koleksiyon ve nadide esere de ev sahipliği yapan kütüphane asıl varlığını bağışlara borçlu. Ancak kullanıcılar kaynakların yetersiz olduğunu düşünüyor. Oturup bir şeyler okumak için üyelik istemeyen kütüphane cumartesi günleri de 17.00'a kadar açık. Eğer kitap emanet alacaksanız üye olmanız gerekiyor. Kütüphane ile ilgili yapılan en olumlu yorum boğaz manzarası eşliğinde kitap okuma keyfi sunması. Bence bir diğer olumlu özelliği merkezi bir noktada bulunması. Eğer hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız ve maddiyat konusunda sıkıntınız varsa burada görme engelliler için kitap okuyabilir ve CD'lere kaydedebilirsiniz. Şunu da belirtmeliyim ki binanın mimarisi çok estetik. Eğer birgün yolunuz düşerse ki İstanbul'da yaşıyorsanız Taksim'e yolunuzun düşme ihtimali oldukça yüksek buraya uğrayın ve keyifli bir gün geçirin. Deneyimlerinizi paylaşırsanız mutlu olurum.
Türkiye'deki kütüphaneleri araştırmaya kalktığınızda karşınıza ilk olarak Atatürk Kitaplığı çıkıyor. Taksim'de yer alan kütüphanenin 220 000 civarında kitabı bulunuyor. Bunun yaında pekçok koleksiyon ve nadide esere de ev sahipliği yapan kütüphane asıl varlığını bağışlara borçlu. Ancak kullanıcılar kaynakların yetersiz olduğunu düşünüyor. Oturup bir şeyler okumak için üyelik istemeyen kütüphane cumartesi günleri de 17.00'a kadar açık. Eğer kitap emanet alacaksanız üye olmanız gerekiyor. Kütüphane ile ilgili yapılan en olumlu yorum boğaz manzarası eşliğinde kitap okuma keyfi sunması. Bence bir diğer olumlu özelliği merkezi bir noktada bulunması. Eğer hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız ve maddiyat konusunda sıkıntınız varsa burada görme engelliler için kitap okuyabilir ve CD'lere kaydedebilirsiniz. Şunu da belirtmeliyim ki binanın mimarisi çok estetik. Eğer birgün yolunuz düşerse ki İstanbul'da yaşıyorsanız Taksim'e yolunuzun düşme ihtimali oldukça yüksek buraya uğrayın ve keyifli bir gün geçirin. Deneyimlerinizi paylaşırsanız mutlu olurum.
12 Ekim 2013 Cumartesi
okuyorum
Şu anda Stefan Zweig'in Acımak kitabını okuyorum. Tam anlamıyla bir klasik. Ağır yavaş ve zor ama lezzetli. Klasik okumayı çok seviyorum çünkü gerçekten okuduğumu ve yararlandığımı hissediyorum. Klasik roman okumak çok virajlı, meşakkatli, eşsiz manzaralı bir yolda yavaş giden bir arabayla uzun bir seyahate çıkmak gibi. Yolculuk bittiğinde insanın aklında bu seyahatle ilgili bir sürü anı ve zihninde pek çok güzel manzara kalıyor. Klasikleri sıkıcı bulanları da anlıyorum. Günümüz hız dönemi. Hayatta her şey bu kadar hızlı akıyorken bir kitabın bu kadar yavaş olmasına tahammül göstermek kolay değil. Ancak bence hızdan çok daha önemli bir şey varsa o da kalitedir.
30 Eylül 2013 Pazartesi
Hayvanlar Çiftliği (George Orwel)
"Başlangıçta, Hayvan Çiftliği'nin yasaları ilk kez hazırlanırken, emeklilik yaşı atlar ve domuzlar için on iki, inekler için on dört, köpekler için dokuz, koyunlar için yedi, tavuklar ve kazlar için de beş yıl olarak belirlenmişti. Emekli aylıklarının yüksek tutulması kararlaştırılmıştı. Gerçi henüz hiçbir hayvan emekliye ayrılmış değildi ama son zamanlarda bu konu gittikçe daha çok tartışılır olmuştu."
Son derece duru bir anlatımı olan roman tam bir sosyalizm eleştirisi. Politik kavramlardan uzak ama tam anlamıyla anlaşılır bir siyasi roman. Daha önce siyasetle hiç ilgilenmemiş bir insanın bile hiç sıkılmadan okuyacağı ve her cümlesini anlayacağı gerçek bir klasik. En sevdiğim kitaplar listesinde ilk üçte. Kesinlikle tavsiye ederim okuyun ve çevrenize okutun. Kitabın slogan haline gelmiş en vurucu cümlesi " BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR" kitabı okuyunca daha bir anlam kazanıyor.
Son derece duru bir anlatımı olan roman tam bir sosyalizm eleştirisi. Politik kavramlardan uzak ama tam anlamıyla anlaşılır bir siyasi roman. Daha önce siyasetle hiç ilgilenmemiş bir insanın bile hiç sıkılmadan okuyacağı ve her cümlesini anlayacağı gerçek bir klasik. En sevdiğim kitaplar listesinde ilk üçte. Kesinlikle tavsiye ederim okuyun ve çevrenize okutun. Kitabın slogan haline gelmiş en vurucu cümlesi " BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR" kitabı okuyunca daha bir anlam kazanıyor.
Etiketler:
20.yy,
Can yayınları,
edebiyat,
eleştiri,
en çok okunanlar,
George Orwel,
hayvan Çiftliği,
hayvanlar Çiftliği özet,
hikaye,
kitap yorumu,
kitapyor,
klasik,
ödüllü kitaplar,
sosyalizm,
tüyap,
yorum
27 Eylül 2013 Cuma
Sevdalinka (Ayşe Kulin)
"... Birbirinin gözünü oyan Hırvat ve Sırp liderleri tek bir konuda anlaşabilmişlerdi: Bosna Hersek'i paylaşmakta...
... Osmanlı'dan beri üç milletin; Boşnaklar'ın, Hırvatlar'ın ve Sırplar'ın iç içe yaşadığı bölgelerin Müslümanları, bir yığın insan iskeleti halinde, zincire vurulmuşlardı. Günde üç öğün yemek yer gibi günde üç fasıl dayaktan geçiriliyorlardı..."
Bu roman açıkçası beni derinden etkiledi. Okurken çok ağladım. İnsanı duygulara seslenen bir roman. Okurken bir yandan ülkemizde savaş olmadığı için şükredip bir yandan da Boşnaklara bu zulmü reva görenlere lanet okudum. Anlatılanlar kurgu olsa da gerçeği yansıttığı artık tüm dünyaca biliniyor. Kötülüğün sınırı yok savaşlar insana en çok bunu öğretiyor. Ne zaman Bosna Hersekle ilgili bir haber izlesem veya bir yazı okusam içimi burukluk kaplıyor. Bu kitabın bu hislerimde etkisi olduğunu düşünüyorum. Savaş romanı olarak çok gerçekçi olduğunu söyleyebilirim.

... Osmanlı'dan beri üç milletin; Boşnaklar'ın, Hırvatlar'ın ve Sırplar'ın iç içe yaşadığı bölgelerin Müslümanları, bir yığın insan iskeleti halinde, zincire vurulmuşlardı. Günde üç öğün yemek yer gibi günde üç fasıl dayaktan geçiriliyorlardı..."
Bu roman açıkçası beni derinden etkiledi. Okurken çok ağladım. İnsanı duygulara seslenen bir roman. Okurken bir yandan ülkemizde savaş olmadığı için şükredip bir yandan da Boşnaklara bu zulmü reva görenlere lanet okudum. Anlatılanlar kurgu olsa da gerçeği yansıttığı artık tüm dünyaca biliniyor. Kötülüğün sınırı yok savaşlar insana en çok bunu öğretiyor. Ne zaman Bosna Hersekle ilgili bir haber izlesem veya bir yazı okusam içimi burukluk kaplıyor. Bu kitabın bu hislerimde etkisi olduğunu düşünüyorum. Savaş romanı olarak çok gerçekçi olduğunu söyleyebilirim.

Etiketler:
ayşe kulin,
bosna,
bosnahersek,
en çok okunanlar,
kitap,
kitap yorumu,
kitapyor,
kitapyurdu,
ödüllü kitaplar,
roman,
savaş,
savaş romanı,
sevdalinka,
sevdalinka özet,
sırp katliamı,
yorum
19 Eylül 2013 Perşembe
Doğudan Uzakta (Amin Maalouf)
"...Sorun, sen burada kalsaydın ne yapardın değil. Sorun, eğer herkes senin gibi çekip gitseydi bu ülke ne olurdu. Hepimizin elleri temiz kalırdı ama Paris'te, Montreal'de, Stockholm'da veya San Francisco'da olurduk. Kalanlar size bir ülke bırakmak için bir gün geri dönebilesiniz veya en azından ara sıra ziyaret edebilesiniz diye ellerini kirlettiler..."
Ülkesinden ayrılıp da ülkesini bıramayanların ve ülkesinde kalıp değişmek zorunda olanların romanı. Gurbetçiliği ve iç savaşın toplumsal yıkıntılarını derinlemesine işleyen güzel bir Amin Maalouf romanı. Romanın genelinde gitmek mi zor kalmak mı sorusuna cevap aranıyor. Bu yazarın pekçok kitabını okudum. Genel olarak tarzını beğenirım. Bu da güzel bir roman bence. Ortadoğu hikayeleri ilginizi çekiyorsa sevebilirsiniz. Tavsiye ediyorum.
Ülkesinden ayrılıp da ülkesini bıramayanların ve ülkesinde kalıp değişmek zorunda olanların romanı. Gurbetçiliği ve iç savaşın toplumsal yıkıntılarını derinlemesine işleyen güzel bir Amin Maalouf romanı. Romanın genelinde gitmek mi zor kalmak mı sorusuna cevap aranıyor. Bu yazarın pekçok kitabını okudum. Genel olarak tarzını beğenirım. Bu da güzel bir roman bence. Ortadoğu hikayeleri ilginizi çekiyorsa sevebilirsiniz. Tavsiye ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)