hürriyet

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Uçurtma Avcısı

Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum açıkçası.  Kitap çok güzel desem sığ bir yorum olur. En iyi tabiri bulmaya çalışıyorum ama bu çok zor.  Bu kitap için söylenecek çok söz var. En uygun tanımla 'etkileyici' bir kitap.  Okurken pek çok duyguyu en üst seviyede hissettim.  Koşulsuz sadakat ve acınacak bir zayıflık yan yana ve insanın ciğerini kanata kanata yürüyor.  İki çocuğun hikayesiyle başlayan Afganistan'ın gerçekleriyle yoğrulmuş bir roman.  Romanın kahramanlarından Hasan'ın başından geçenler ne yalan söyleyeyim birçok kez gözyaşlarına boğulmama sebep oldu.  Diğer kahramanımız  Emir'in zayıflıklarında zaman zaman kendimi gördüm ve bu hiç hoşuma gitmedi. Dünyada kötü karakter Asef gibilerin var olduğunu bilmek tüylerimi diken diken etti. Tüm bunların içinde bir abide gibi duran Baba var tabi ve bu abideyi omuzlarında taşıyan Ali. Kitabın sonu biraz Yeşilçamvari ama yine de çok etkileyici.  Kitapta benim için pekçok en var. Örneğin okuduğum kitaplar içinde en gerçek ve en kötü karakter Asef. Ve yine okuduğum kitaplar içinde savaşın acımasızlığını en iyi anlatan kitap Uçurtma Avcısı. Afganistan benim için başı hep belada olan bir Ortadoğu ülkesiydi şimdi ise bunun yanında Emir'in, Hasan'ın, Baba'nın, Ali'nin ve kaybedilen hayatların, çekilen tarifsiz acıların ( çünkü biliyorum ki bu kitapta yaşananlar kurgu da olsa gerçeklerden besleniyor) anlatılması çok zor utançların ülkesi. Ve birkaç alıntı. ..
"Yeniden iyi biri olmak mümkündür. "
" Bin tane iste senin için yakalayayım. "
" Alacakaranlığa, Hasan'ın yüzüne vuran, benim yüzümü de iyi kötü gizleyen gölgelere minnet duydum. "
" Kaçtım çünkü korkağın tekiydim. "
" Beyninde iblisler at koştururken, algı yeteneğin bir lüks olup çıkar. "
"Çünkü bahar gelince kararın tek tek, tane tane eridiğini biliyorum; belki de ilk kar tanesinin eriyişine tanık oldum."